1. | bel | : | hayır, bilâkis | |
---|---|---|---|---|
2. | es sâatu | : | o saat, o vakit | |
3. | mev'ıdu-hum | : | onlara vaadedilen yer | |
4. | ve es sâatu | : | ve saat | |
5. | edhâ | : | daha korkunç | |
6. | ve emerru | : | ve daha dehşetlidir |
Onlara vaadedilen azâbın mukadder zamânı kıyâmettir ve kıyâmetin azâbı, daha da zararlıdır ve daha da acı.
Daha doğrusu onlara vaat edilen asıl azap, kıyamet saatidir. Kıyamet gününün azabı ise, daha korkunç ve daha acı olacaktır.
Bilakis kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha acıdır.
Hayır, onların azapla buluşma zamanı O Saat'tir (ölüm)! O saat, (savaş yenilgisinden) daha şiddetli ve daha acıdır.
Asıl Kıyamet onların tehdit edildiği cezalandırma ânıdır. O vakit, daha feci ve daha acıdır.
Daha doğrusu, asıl onlara vaadedilen (azab)ın geleceği vakit kıyamet saatidir. Kıyamet saati ise daha korkulu bir felakettir ve daha acıdır.
Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azab) (kıyamet) saatidir. O saat, 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
Daha doğrusu onların asıl azab vakti, kıyamettedir. O vaktin azabı daha müdhiş, daha acıdır.
Doğrusu kıyamet saati onların azap vaktidir. O saat daha dehşetli ve daha acıdır.
Kiyamet onlarin azap ile vadedildikleri gundur. O ne korkunc, ne aci bir gundur!
Hayır, onlara va'dolunan gün Kıyâmet'tir. Kıyamet gününün (azabı) daha korkunç ve daha acıdır.
Daha doğrusu, onlara vadedilen (asıl) azap vakti o, kıyamet saatidir. Kıyamet saatinin dehşeti ise tarif edilemeyecek kadar müthiş ve acı olacaktır!
Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır.
Kıyamet onların azap ile vadedildikleri gündür. O ne korkunç, ne acı bir gündür!
Bilakis kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha acıdır.
Daha doğrusu onların asıl mev'ıdi saattir ve o saat daha acı ve daha belâ ve beterdir.
Daha doğrusu onların asıl buluşma zamanları kıyamettir. Kıyamet ise daha acı ve daha bela ve beterdir.
Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve acıdır.
Asıl azaba kıyamet günü çarpılacaklardır. Kıyamet günü onlar için daha feci ve daha acıdır.
Daha doğrusu onlara vaadedilen (asıl azab) (kıyamet) saatidir. O saat, 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
Daha doğrusu onlara va'd olunan asıl (azabın) vakti, o sâatdir. O saat (in azâbı) daha belâlı, daha acıdır.
Hayır! Onlara va'd olunan (asıl azab vakti) kıyâmettir; çünki kıyâmet, daha dehşetli ve daha acıdır!
Hayır, onlara vaadedilen (azap), o saattir (kıyâmet vaktidir). Ve o saat, daha korkunç ve daha dehşetlidir.
Daha doğrusu onlara vaat edilen (asıl azap) kıyamettir. O kıyamet, daha korkunç bir bela ve daha acıdır.
Evet! Son Saat, onların kaderleriyle gerçekten buluşacakları andır; ve o Son Saat en korkunç ve en acı (an) olacaktır;
(46-47) Hayır. Onların asıl mev'idleri Kıyamettir. O Kıyamet ise daha dehşetlidir ve daha acıdır. Şüphe yok ki günahkârlar, bir sapıklık ve çılgın ateşler içindedirler.
Daha doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir. Kıyamet saatinin dehşeti ise tarif edilemeyecek kadar müthiş ve acıdır!
Hayır, buluşma zamanları o (uyarıldıkları) sâ'attir. O sâ'at cidden çok feci ve acıdır;
Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azab) kıyamet saatidir. O, kıyamet saati, 'kurtuluşu olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
Onlara vaad olunan asıl ceza kıyamet günüdür. Kıyamet günü ise daha büyük bir belâdır ve daha da acıdır.