1. | innâ | : | hiç şüphesiz biz, muhakkak ki biz | |
---|---|---|---|---|
2. | zeyyennâ | : | süsledik | |
3. | es semâe | : | semâ, gökyüzü | |
4. | ed dunyâ | : | dünya | |
5. | bi zîynetin | : | ziynet ile | |
6. | el kevâkibi | : | yıldızlar |
Gerçekten biz, en aşağıda olan gökyüzünü, yıldızlardan ibaret bir süsle donattık.
Muhakkak ki biz, dünya semasını (yeryüzüne en yakın göğü) yıldızlarla süsleyip donattık.
Bakınız biz o Dünya Semayı (o yakın Göğü) bir ziynetle donattık; kevakib.
Bakınız Biz o dünya göğünü (yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla donattık.
Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla süsledik.
Hakîkat biz (size) en yakın göğü bir zînetle, yıldızlarla (donatıp) süsledik.
Şübhesiz ki biz, en yakın göğü (dünya semâsını) bir ziynetle, yıldızlarla süsledik.
Muhakkak ki Biz; dünya semasını, yıldızları ziynet kılarak süsledik.
(6-7) Muhakkak ki, Biz yakın olan göğü ziynet ile yıldızlar ile bezedik. Ve hem her isyankar şeytandan muhafaza ettik.
Hiç şüphesiz, biz dünya göğünü 'çekici bir süsle', yıldızlarla süsleyip donattık.